31 Ekim 2016 Pazartesi

Liverpool Gezisi

Liverpool

 Not: Fotoğrafı arkadaşım Elif Göksu Becerik çekmiştir. 

Nasıl anlatsam ki size J Benim açımdan değerlendirmeyin ama baştan söyleyeyim sonra yazımı okuyup gidenleriniz aynı şeyleri yaşayamazsınız elbet benim gibi. Gezdiğim şehirler içerisinde en beğendiğim şehirdi en “ben” di belki. Hem modern hem tarihi hem gelişmiş hem kendine özgü bir yer.

Şehir merkezinde Liverpool Üniversitesi ve özel üniversiteler var. İnanın insanın burada okuyası geliyor ki daha sonra öğrendim üniversiteden bir arkadaşım orada okuyor şuanda.  Liman şehri, deniz kokuyor burnunuza J Limana yakında yerler İzmir Karşıyaka, İstanbul Kadıköy gibi düşünün J
Sabah Manchester’daki otelden ayrıldıktan sonra eşyalarımızla birlikte Manchester Science&Industry Müzesini gezdikten sonra öğleden sonra Liverpool’a trenle geçtik. Hava şansımıza iyiydi Manchester’a göre yağmur yağmıyordu. Ertesi gün de iyiydi şanslıydık.  Liverpool’a geldik eşyalarımızı bıraktık otelimize. Acıktık biraz Akşam yemeğine iyi yemek için atıştırmak için tren istasyonuna yakın Subway’de sandivç yedik.

Liverpool’da kaldığımız otel: Britannia Rooms
Tam şehrin merkezinde bir otel o açıdan gezmesi de kolaydı. Bir tek trene biraz uzaktı. Bizim Kadıköy’e benzer bir caddesi var. Oteli tavsiye ediyorum. Booking.com’dan da bakabilirsiniz.
Dışardan binaya baktığınızda adrese sanki burada bir otel yokmuş gibi duruyor. 46 Fenwick Street, Liverpool, L2 7NB Tel: (0151) 236 92 91 e-mail: britanniarooms@gmail.com


Liverpool’da gezilecek yerler

Manchester yazısında da yazdığım gibi Ahmet Bey’insitesinden yararlandık.

Victoria Gallery&Museum, Liverpool



Yemek yeri için biraz karar vermekte zorlandık. Akşam çıktık yemek yedik önce tam avmnin olduğu yerde ki avm de Vialand gibi düşünebilirsiniz yarı açık bir lokasyonda yer alıyordu. İnanılmaz soğuktu. Biz sarıla sarıla eldivenlerle duruyoruz. Elin İngiliz kızları yemin ediyorum size terliklerle, minicik elbiselerle dolaşıyordu J

Yemek:
Manzo Liverpool



Makarna, Pizza, Şarap ve Sufle J
Avm’ye yakın yerde bir İtalyan restaurantında güzel bir yemek yedik. Makarnamızı ve pizzamızı yedik, kırmızı şarabımızı içtik. Garson her ne kadar beni İtalyan sansa da J restaurantta rastlaştığımız küçük bir Asyalı kızımızla haşır neşir olduk. Not düşüyorum servis ücreti alınıyor bu restaurantta. Anladınız siz onu :D

Önceki gün Manchester’da gay bayları arasında dolaşınca içimize sinmeyerek otele gelip aldığımız şarabı yudumlarken, Türkçe şarkılar eşliğindeJ içimizde kalmıştı bir yerlerde içemedik diye. Acısını çıkartmak için Liverpool’da mutlaka güzel bir yerde bir ale içelim görelim diye sözleşmiştik Elif ile. Ki benim açımdan müthiş bir gündüJ
Akşam yemekten sonra Elif ile beraber pubların, barların ve clubların olduğu sokağa doğru yürüdük. Hava cidden buz gibiydi. Aslında yemekten sonra otele uğrayıp kıyafetlerimizi değiştirmeyi düşünüyorduk fakat zaman kaybetmemek için doğruca barların olduğu sokağa gittik. Havanın soğuğuna aldırış etmeyen klasik İngiliz kızları yine bizim düğünlerde giydiğimiz abiye ayakkabılarla ve minicik elbiselerle o soğukta clubların önünde kuyrukta bekliyor, sarı sarı İngiliz oğlanlarıyla flörtleşiyorlardıJ

Liverpool’daki en sevdiğim yanlardan bir tanesi barların, pubların ve clubların yani eğlence mekanlarının çok düzenli yayılmasıydı. Çok fazla çeşit vardı. Biraz tabii Liverpool’da bulunan üniversitelerin etkisi var. Genç nüfusu daha çok diğer şehirlere göre İngiltere’nin. Aynı zamanda liman şehri, yani deniz subaylarıyla dolu bir yer.
Her çeşit aklınıza gelebilecek türde müzik yapan, hemen hemen her ülkenin dokusunu barındıran eğlence mekanları mevcut. İrlandalılar gibi yaptık biraz Elifle. İstediğimiz dışarıdan beğendiğimiz 3-4 eğlence mekanına girdik. Dans edilecek yerde dans ettik, oturup etrafı dikizledik, yeri geldi müzik dinledik.


İlk gittiğimiz mekan Kazimier Garden'dı. Akşam uğramanız gereken mekanlardan bir tanesi kesinlikle barların ve pubların olduğu sokaklarda Kazimier Garden. Çok tatlı,çok hoş bir mekan. Bizim çay bahçelerini anımsatıyor. İlk girişinde sanki eski bir kiliseden bozma bi yapı gibi görünüyor. İçeri girdiğinizde sağınızda bir tren kompartımanı karşılıyor içerisine girip orada da içeceğinizi yudumlayabiliyorsunuz. Gece olduğunda o rengarenk ışıklar eşliğinde bir aleyle, inanılmaz orijinal soundları bulabileceğiniz, kendine has bir mekan. Niye bu kadar övdüğümü sizlere anlatacağım hayatımın en güzel gününde yaşadığım tesadüfe bağlıyorum.
Burdaki anımı anlatmak istiyorum. Yemekten sonra barlar sokağına geldiğimizde güzel müzikler geliyordu her yerden. Canlıydı sokak, gerçekten kalabalıktı. Henüz daha erkendi eğlence için biraz yürüdük, soğukta tir tir titrerken mekan bakıyorduk kendimize. Ben birden yanımızdaki o karanlık dışardan içerisinin görülmediği bir eski kiliseyi andıran mekandan tanıdık müzik sesi duydum. Durakladım, Elif’e sordum. Duydun mu sesi? Şarkı Türkçe ve Erkin Koray çalıyordu. Tabii remixli şekilde.. İnanamadım, duyduklarıma. Şaka gibiydi. Bu kadar tesadüf olabilir mi? Hayatımda unutamayacağım anılarımdan bir tanesi kesinlikleJ
Cümbür Cemaat parçası çalıyordu Erkin Koray’dan. Girelim mi dedik Elifle, hemen girdik mekana. Mekanın adı Kazimier Garden. Dedik herhalde sahibi Türktür. Sonra bir Ale aldık. Nasıl mutluyum ama, kimse anlamıyor ya Türkçe şarkıya eşlik ediyorum. Böyle otantik, Arap, Ortadoğu, Asya ezgileriyle dolu parçalar çalıyordu dj. Dj’yi gördüm dışarıdan uzun saçlı, esmer, sakallı bildiğiniz adı ya Barış ya Özgür yani :D Gidip şarkıyı tekrar istedim. Sesimi duyamayacağı için telefona yazdım İngilizce olarak. Türk değildi J Şarkıyı tekrar çalacağını söyledi. Biliyordum uygun bir geçiş parçası arıyordu. Erkin Koray’da benim en sevdiğim kaliteli müzik açısından dinlemekten zevk aldığım sanatçılardan biridir. Babamda çok sever hatta. Birkaç parçasını biliyordum ezbere. Özellikle o plaklardan dinlemek çok güzel. Ve biz alemizi içerken o tekrar çaldı. Tesadüfleri çok seviyorum.
Mutluluk fotoğrafımJ


Sabah bir kahvaltıcıya gittik. Gece geç gelmiştik ki. Geceden bahsetmek istemiyorum. Fazla içmek zararlıdır, sağlığa. Bir kamu spotuyla bitireyim anımı J Otele yakın caddede çok fazla seçenek bulabilirsiniz yemek yemek, alışveriş yapmak için. Ayrıca akşam gideceğimiz için eşyaları bırakıp öyle gezmiştik. Sahile gittik, limana. Çok fazla müze var burda. Beni en çok etkileyen International Slavery Museum oldu.
Elif'in çekiminden Liverpool.

İnsanların nasıl göç ettikleri, yaşadıkları dramatik hikayeler, ırkçılık ile ilgili çok fazla hikaye, eser, belge bulabilirsiniz. Direkt tanık oluyorsunuz ve insanlar bunu nasıl yapabilir? Neden beyaz, siyah ya da farklı bir ülkeden olmak ne kadar kötü bi durum olabilir? Nasıl bir bakış açısına sahipler? Gerçekten inanamıyordum o eski köle hayatının izlerini görürken müzede.
Daha sonra Merseyside Maritime Museum’u gezdik.
28 Mart 2016 tarihinde  akşam 18:32’de Liverpool Lime Street’den 19:22’de Wigan North Western ardından 19:38’de Edinburgh’a giden trenimize bindik. 22:22 gibi vardık Edinburgh Waverley İstasyonuna. Ertesi gün okul olduğu için bayağı zor oldu ama çok mutluydum J
Turizm Ofisi: 12 Princess Parade, L31BG

Manchester ve Liverpool’daki gezimiz otel, tren ve aktarmayla 3 gün için 200 Pound’a yakın bir ücret olmuştu. Easter Day olmasından dolayı çoğu otel doluydu ve en uygun olanları seçmeye çalıştık. 

Liverpool

30 Ekim 2016 Pazar

Manchester Gezisi

Manchester Gezisi


Edinburgh Kaplan International’dan tanıştığım Türk arkadaşım Elif ile tam Easter tatilinde gezi planı yaptık. Biraz son dakika gezisi gibi oldu bizimki. Otel ve gezi planını ayarladık. Daha çok kağıt işlerini rezervasyonumuzu Elif yapmıştı. Bayağı uygun bir gezi oldu ve verimli değerlendirdik.
Unutamayacağım güzel anılarım oldu J Zamanımızı iyi değerlendirmeye çalıştık. Önce Manchester’a sonra Liverpool’a gittik. Şimdi sizlere Manchester planı ve kaldığımız oteli, gezdiğimiz yerleri yeme-içme, ulaşım bilgisi de vereceğim. Aradan uzun zaman geçtiği için hatırlayabileceğim kadarını aktaracağım. Şanslı olduğumuz zamanlar oldu. Şanslı olmadığımız, beklenmedik hava muafiyeti yaşadık. Her şeyiyle güzeldi, güzel bir dost da edindim.


Manchester’da Gezilecek Yerler


Bu konuda Google’daki araştırmalarımız konusunda Ahmet Bey’in blogundaki yazılar faydası oldu. (http://akg.ahmetkahya.com/2012/12/manchester-gezisi.html

Kendisine teşekkür ediyorum. Ayrıca Tripadvisor’daki Gezilecek Yerler Listesi’ne mutlaka göz atın. Fakat biz Türklerle yabancıların zevki uyuşmayabiliyor. Örneğin Edinburgh’ada gezilecek yerler arasında Portobello adında bir beach var. Beach’e gittik arkadaşlarımla görmeye. Sahili gördüm direk “Bu ne?” dedim. Siz buna beach mi diyorsunuz?” ki bizim ülkemizdeki sahilleri düşünürsek yanında acayip komik kalıyor J Yazık J

Planımız şöyleydi:
Manchester için 26 Mart 2016’da Cumartesi günü saat 06:52’de Edinburgh Waverley Tren istasyonundan 09:15’de Preston Train (Virgin Trains)
09:23 – Preston 10:18’de Manchester Piccadilly Train(Nothern)

Manchester’daki otelimiz: Ibis Budged Manchester Salford Quays
Otel Tren istasyonu durağına çok yakındı. Sadece bir ara yol vardı.  Şansımıza hava iyiydi  o gün en azından yağmurlu değildi diye düşünürken akşama doğru tam gezimizi sonlandırırken yağmura yakalandık. Tam da John Rylands Library gezemedik (Türkiye’de olsa gezerdik ama). Çünkü tam kapanış saatinden yarım saat önce geldik. İnanılmaz bir yağmur bastırdı. Sokaktaki herkes kütüphanenin giriş kısmındaki mağazada mahsur kaldı bizim gibi. Düz bir yer olunca tabii göle döndü her yer. Yalvardık biraz dil döktük ama izin vermediler görmemize. Türkiye’de olsa bu tip durumlarda kesinlikle kapanış saatine yarım saat kalmış bir kütüphane için bizimkiler izin verirdi J İçimde kalmadı değil gezmek isterim görmek o kütüphaneyi gerçekten. Otel güzeldi gerçekten fakat şehrin merkezine biraz uzaktı. Sadece tren olarak yakındı.

Gezebildiğimiz Yerler:
Chinatown

Merkezde şehri dolaşırken Çin Mahallesine geldik. (Chinatown). Zaten kokulardan anlarsınız farklı bir yere geldiğinizi. Çin Takından ve restaurantlardan görürsünüz. Etrafınız Çinli, Asyalı doludur. Yalnız koku inanılmazdı, Hintlilerin restaurantları gibi kokuyordu. Hava yağmurlu olduğu için elimizden geldiğince hızlı gezmeye uğraştık. Soğukta, yağmurda da fotoğraf çekmesi gerçekten çok zor.



Manchester Art Gallery
Manchester Art Gallery’e de mutlaka uğrayın, güzel eserler var bayağı modern bizim Salt Beyoğlu’ya benziyor.

Albert Square
Museum of Science&Industry
John Rylands Library (içeri giremedik) 

National Football Museum

Manchester sanayi şehri, acayip karmaşık bir yapıda şehir, boğucu binalara sahip. Modern ile eski binalar birbirine karışmış bir mimari görüntüde. Açıkcası beğenmedim Manchester’ı. Katedralin oraya geldiğinizde zaten gezeceğiniz National Football Museum’a  yakın oluyor. Ayrıca Selfridges, Exchange Square denilen yerde bir Avm (ArnDale) var. Genelde gezilerde Avm’lerden uzak durmaya çalıştık. Tarih kokan, simgesi manası olan binalar daha önemli.
National Football Museum için haftanın 7 günü açık. 1 dk yürüme mesafesinde Victoria istasyonuna. Ücretsiz.
 Manchester Cathedral

Şehrin merkezinde dolaşırken bir Türk restorantına denk geldik. Gerçi aynısından Edinburgh’da da  vardı. Topkapı Palace.


Topkapı Palace (Türk Restaurantı, Manchester)

Yemek:
Mekanın adı: The Slug and Lettuce
Caddede bayağı seçenek bulunuyor yemek için. Biliyorsunuz Pound pahalı olunca TL’ye göre yemişken iyi şeyler yiyelim dedik. Güzel bir hamburger yedik.

Cafe:
Belki de şimdiye dek gittiğim en tatlı, en hoş cafeydi. Hatta Instagram üzerinden paylaştığım fotoğraf Manchester ile ilgili yeme-içme yerlerinin paylaşıldığı bir Instagram üzerinden paylaşıldı J
Cafenin adı: Propertea



Cafenin yeri tam Manchester Cathedral’inin karşısında. Katedrali gezdikten sonra soluklanmak, soğuk havada bir şeyler için ideal bir yer. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ediyorum. Bu kadar tatlı güzel bir kafe J Ortam içeridekiler çok hoş. Cam kenarı seçin mutlaka. Aslında çayları meşhur olan ve inanılmaz güzel çay çeşitleri olan bir mekanda biz uykumuz geldiği için kahveyi tercih ettik. Yanına da güzel pastalarımızı aldık. Görünüşleri kadar tatları da çok güzeldi.
Sinem Özel (@sinemozel) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()
Futbola olan ilginize göre Manchester City stadyumlarından önceden yapacağınız rezervasyonla stadı turlayabilirsiniz. Belli bir giriş ücreti var. Hatta şuan elimde bulunan Manchester haritasından reklamlarından bilgisini verebilirim.

Manchester United Stadium Tour
10 dk yürüme mesafesinde Old Trafford Metrolink.
2 mil Manchester şehir merkezine.
Rezervasyon için telefon numarası: 0161 826 3187
Web sitesi: manutd.com/museum
Manchester ve Liverpool için 1.5 gün 1.5 gün olarak toplamda 3 gün sürdü gezimiz. Keşke Liverpool için tekrar gezme fırsatım olsaydı diyorumJ
27 Mart 2016 – Manchester to Liverpool
Ertesi sabah 27 Mart tarihinde sabahtan otelde kahvaltımızı yaptık. Valizlerimizi aldık. Bir sırt çantası, bir kabin bagajı ve fotoğraf makinesi çantasıyla dolaşıyordum. Açıkcası biraz zor oluyordu havada kötü olunca. Sabahleyin önceki gün gitmediğimiz yerlerden Museum of Science&Industry’ı gezmeye karar verdik. Bayağı zaman alan bir yer bu yüzden zamanınızı dikkatli kullanın. Ama mutlaka Manchester’a gidince görülmesi gereken yerlerden birisi. Özellikle tarihsel, endüstriyel ve bilimsel açıdan çok önemli eserler var. Manchester’a geldiğinizde zaten o müzenin içinde kaba tabirle ne kadar sanayi kokan bir şehir olduğunu anlıyorsunuz.

Manchester of Science&Industry gezisi



Manchester
Notlar: Mutlaka gider gitmez şehre bir turizm ofisinden harita edinin. visitmanchester.comadresinden de şehir ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz. 

Websites for Learning English

Websites for Learning English




















Listening, Speaking & Pronunciation
short news stories with audio files and full scripts – UK English
six minute podcasts
video clips modeling English sounds and quizzes to practice them
wonderful archive of podcasts with transcripts – UK English
excellent dictation website
song dictations
short presentations (<20 mins) on a wide variety of topics
lots of general and academic listening quizzes – US English
CNN news stories with full transcripts – US English
excellent video library with optional subtitles on all videos, and you can click on the ‘clear speech’ icon to hear the text being spoken more clearly (great for songs!)
video library where you can record your voice and compare it with the original
video listening library – listening material for all levels
learn the phonetic alphabet with quizzes and games

Grammar & Vocabulary
www.englishpage.com (excellent grammar exercises)
www.better-english.com/vocabulary.htm (esp. business vocabulary)
www.usingenglish.com/students.html (idioms & phrasal verbs)

Reading & Writing
Excellent site for practicing reading, listening and other skills
excellent site – covers grammar, punctuation, organization and style.
a variety of text/writing-basded exercises
excellent information on paragraphing, layout and organization
excellent dictation website
improve your reading speed with these helpful sites

İlk Röportajım: Mavi Taşlı Yüzük

Merhaba,
Bugün size 2008 yılında Lise 3.sınıfta Dil ve Anlatım dersi ödevlerinden röportaj ödevimi hala saklıyordum bunu paylaşmak istedim. İlk yaptığım röportajdı ve bir dilenciyle yaptım. Eyüp’te babamla birlikte gidip dilenci aradık. Çok anlamlı, hayatım için güzel bir deneyimdi. Tabii aradan tam 8 yıl geçmiş ben bir düz lise öğrencisiyken, 2016’da bir iletişim fakültesi mezunu sosyal medyacıyım. Aslında röportajı seviyorum. Blog için yapmayı düşünüyorum ileri de.  Nerelerdedir bilemiyorum görüştüğüm abla. Neler yapıyordur? Merak ediyorum aslında, belki bir gün araştırma yaparım bu konuda. Bu arada röportajı sizlerle paylaşırken isim vb. detayları sansürledim bilerek. Bana vermiş olduğu yüzüğü maalesef kaybettim bulamıyorum hiçbir yerde. İşte röportajım.

Not: Görsel temsilidir. 


Geçen günkü Dil ve Anlatım dersinde öğretmenimiz Sultan Çam: “Sizlerden biriyle röportaj yapmanızı ve bunu sınıfta paylaşmanızı istiyorum” demişti. İşte her şey böyle başlamıştı.
Herkes bir ağızdan konuşuyor. “Acaba kiminle yapsam?” soruları işitiliyordu kulağa. Daha sonra öğretmenler, şairler, yazarlar, futbolcular vs. akla ilk gelen kişiler olmuştu. Ama birden beynime bir ok fırlamıştı sanki. Düşündüm hemen ben kimle yapabilirim diye.. Aklıma bir diğer arkadaşlarımdan farklı bir düşünce ortaya çıktı. Bu ne kadar tuhaf ve akla yatkın gelmese de bunu yapmaya kararlıydım ve bu düşüncemi ilk önce öğretmenimiz Sultan Çam ile daha sonra sınıfta paylaştığımda, bunun ‘sokakta bir dilenci’ ile olduğunu duyduklarında herkes şaşırmış, gülüşmeler başlamıştı.
Daha sonra aramaya koyuldum; pazarları, meydanları, camii önlerini, sokakları… O kadar çok yorulmuştum ki iyice pes edecek duruma gelmiştim. Çünkü dilenci yoktu hiçbir yerde ya da bana denk gelmemişti. Zabıtaları gidip tebrik edesim geldi çok çalıştıkları dilenci bulamamamdan belliydi.
Bugün ise durum farklıydı. Babamla Eyüp’te Eyüp Camii’nin yakınlarında dolaşıyorduk arabayla. Gözüm hep insanların üzerindeydi, dışarıdaki arabalara bakıyor herkesin derdinin bizimkinden farklı olduğunu biliyorduk. Kimin aklına gelirdi ki “dilenci aramak”. Saatlerce Eyüp Camii’nin etrafında dönüp duruyorduk, bir ara yaşlı bir teyzeye denk geldik fakat kadın dilsiz çıktı. İki adım attık bir yaşlı koltuk değnekli amcaya denk geldik. Onunda akli dengesi yerinde olmadığını fark ettik. Artık pes etmiş kabullenmiştim. Bu iş olmayacaktı.
Arabayı park ettiğimiz yöne doğru yürüyorduk ki önümde genç bir bayan ve yanında küçük bir çocukla bana “Allah rızası için ablası, ne olur bir yardım be!” dedi. Neye uğradığımı şaşırmıştım sevinçten havalara uçtum sanki. Günlerdir aradığım dilenci tam pes ettiğim anda pat diye önüme çıkmıştı. Babamla birbirimize bakakaldık. Daha sonra ben “Ablacığım bak söz sana para vereceğiz fakat bir şartım var benimle bir röportaj yaparsan” dediğimde o da bunu kabul etti. Hemen olduğumuz yerdeki kaldırımlara oturduk. Başladık konuşmaya…
Adınızı eğer mümkünse öğrenebilir miyim?
S., S. B.
Bana biraz kendini tanıtabilir misin?
Ablam ben 84 doğumluyum. Bursa Karacabeyliyim. Ailem çiftçilikle uğraşıyor Bursa’da. Yıldız Tabya’da oturuyorum. Merdiven temizliği yaparak geçiniyorum daha çok. Bi de işte böyle merhametli insanlar bana para verirlerse o şekilde karın tokluğuna, ev kirasına, elektrik-su faturalarına, çocuklarımın bezine, ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum.
Öyle bir anlatıyordu ki dalıp gitmiştim. Benim soruları sormama bile gerek yoktu sanki. Kendisi cevaplıyordu, içindekileri döküyordu. O kadar birikmişti ki. Ben onu dinlerken çocuğu rahat durmuyordu elimden kalemi çekiştiriyordu bense “Ablam yapma bak yazı yazıyorum” diyordum. Çocuğa bakıp sordum:
Kaç çocuğun var abla?
2 tane. İkisi de kız. İki evlilik yaptım ben. İkisinde de yüzüm hiç gülmedi. İlkinde asker bekledim eşimi sonra beni kandırdı. İkincisi de hayırsız çıktı. O da uyuşturucu bağımlısıydı. zor kurtuldum elinden. 1.5 senedir ayrıyım eşimden.
Çok şanssızmışsın abla dedikten sonra o:
Olsun be ablam. Bak buradan çok memnunum. Eyüp Sultan hazretlerinin mekanında. O kadar huzurluyum ki. Burada çok iyi davranıyorlar. Yoksa ablam diğer yerler çok kötü… Yani kötü yola sürükler adamı.
Daha önce hiç çalışmadın mı abla hiç mesleğin felan yok muydu?
Ablam benim okumuş yazmışlığım yok. Ben bazen mendil, bazen de oyuncak satarak para kazanmaya çalışıyorum. 3 tane merdivenim var. Zaten buralardan kazandıklarım eve yetmiyor bile çok zor geçim derdi. Bir tek kendime ve çocuklarıma bakmıyorum ki. Bi de kardeşimin karısı ve çocukları var onlara da bakıyorum, yardım ediyorum. Kardeşimin üzerine suç attılar suçsuz yere yatıyor cezaevinde. Daha önce çalışıyordum aslında bir büroda cam siliyordum ama patronun ahlaksız teklifleri yüzünden dayanamadım işten çıktım.
Hiçbir yardım kuruluşundan yardım almayı düşündün mü ya da aldın mı?
Vallahi ablam, işte kadın dayanışma kuruluşları var, sosyal yardım kuruluşları var Deniz Feneri var. Ama oralara gidebilmek için otobüse, minibüse arabaya binmek lazım. Minibüs parası desen oraya gidene kadar ne kadar tutuyor ben nasıl gideyim karşılayabileyim onu. Minibüse binmek için de şoferlere yalvarıyorum. Ama arada bir de param olduğu zaman çıkartıp veriyorum. Yani o adam da insan, ekmek parası kazanmaya çalışıyor. İşte kol sallıyor gün boyunca. Ona da yazık günah.
Günlük mesela ne kadar kazanıyorsun?
Günlük vallahi bak ablam 9-10 milyon arası değişiyor. Merdivenden de ayda 150 milyon kazanıyorum. Bide tabi burada Ramazan’da işte verirlerse daha çok para veriyorlar. Yani diyorum çocuğuma mama, bez parası diye.
Abla peki ne olsa vazgeçersin bu işten?
O kadar zor ki inan çok kötü davranıyorlar, çok kötü gözle bakıyorlar bize. Ya bi işim olsa çalışırım. Ne bileyim bi masa silerim, bulaşık yıkarım, çaycılık yaparım...
Arada bir de çocuğunu avutuyordu “Bak Hasibe sana para vericek abla” diye. Soracak soru kalmamıştı. Zaten hiç hazırladığım sorulara da bakamadım. Sadece o anlatıyordu ben de dinliyordum. Kafam başka yerlerdeydi adeta insanı bir kez daha düşündürüyordu her şeyi. Biraz daha şükretmeyi öğretiyordu her baktığımda onlara.
Konuşmamızı artık bitirme vakti gelmişti. Fazla da oyalamak istemiyordum onları çocuk zaten durmuyordu yerinde. Sonra çok teşekkür ettim kendisine benimle bu konuşmayı kabul ettiği için. Tam ayağa kalkıp gitmeye hazırlanırken o an da parmağındaki mavi taşlı bir yüzüğü çıkarttı bana verdi. Bense çok şaşırmış hiç beklemiyordum böyle bir şeyin olmasını. “Kabul edemem bunu abla” desem de “Olsun al bu senin olsun zaten bana bol geliyor biraz, bu yüzüğü bana Ramazan’da hacdan gelen biri vermişti.” dedi. Ben de kıramadım kabul ettim ve parmağıma kendisi taktı. Babamda çıkarttı para verdi çocuğun eline. Tam bu sırada adının Naciye olduğunu öğrendiğim akli dengesi yerinde olmayan, kucağında 3-4 tane ekmek taşıyan o kırmızı tişörtlü genç kız geldi. Onların kendi aralarındaki selamlaşmalarını dinledikten sonra tekrar teşekkür ettim, birbirimize sarıldık, beni evine davet etti ve telefon numarasını verdi bana. Oradan yavaş yavaş ayrılırken bana dediği cümleler şunlar olmuştu:
“Bak ablam sen hiç kimseyi dinleme sakın, okumana bak. Bak bu adamın (derken babamı gösteriyordu) değerini bil, babana ailene saygı göster. Onların sözünden çıkma hiç.” dedi.
Oradan ayrılırken parmağımdaki mavi taşlı yüzüğe bakıyordum. İnsanın gözlerinin dolmaması an meselesiydi. Onları bırakıp gitmiştik ama onlar gibi bakalım kimler vardı o sokaklarda kimler daha olacaktı kimbilir…
Sinem Özel
13/05/2008 Salı Eyüp Sultan, İstanbul


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...